Archive for ‘ne kadar da ben yazmış olmalıydım’

Eylül 28, 2006

dolmamışçılık üzerine

Düşünün ki; güneşin doğuşuna denk düşen bir alarm sesiyle uyanmak zorunda kaldığınız bir günün, oruç tutuyor olmanın metabolizmayı zorlama noktasının tepe değerine ulaştığı bir saatinde okula gitmek için mecburi olduğunuz, tüm imkanları seferber etseniz dahi kaçamayacağınız sondasınız… Dolmuştasınız….

Ve öyle bir dolmuş şoförü ki; aslında genel anlamda “gelen gideni aratır” düşüncesini yalanlarcasına birbirini aratmayan insanlardır. Bir anlamda standartizasyon sağlanmıştır o cenabta…

Bana “dolmuşun dolduğuna bir türlü inanmayan” diğer meslektaşlarından farklı olduğunu düşündürmeye başlamıştı ki; bu düşüncemin ömrü kısa sürdü. Bu dalalete düşmemin sebebi ise; dolmuş hakikaten dolmuştu. (tabii buradaki dolmuş ibaresi fiil olup belirsiz zamanla çekilmiş ve medeni anlamda bir doluluk kastedilmiştir. Yani oturacak yer mevcut değil babında) Ben de hangi akla hizmet bilemiyorum; adamın bir süre yolda dolmuşa binme temayülünde hatta gafletinde bulunanları görmemezlikten gelmesiydi galiba. O gaflette bulunanlardan birine gayri ciddi olarak yaptığı teklif ise oldukça şaşırtıcıydı. “65 milyon + ehliyet garantisi ver alayım seni” derken ayakta yolcu almayışının temelinde medeni bir anlayış yatmadığı gözler önüne seriliyordu. Aslında benim dolmuşçular için bu tarz hüsnü zanda bulunmam galiba içinde bulunduğum oruçlu insan halet-i ruhiyesinden kaynaklanıyordu.

Niyeti ne olursa olsun medeni insanlar gibi gideceğimizi düşünürken, önemli bir polis noktasından geçtikten sonra bir sonraki denetim noktasında çömelmeleri önşartıyla dolmuş bir anda her anlamıyla dolmuştu. ” Biz bize benzeriz, yoktur birbirimizden farkımız ” demekten kendini alamamış şoför trafikte hızla ilerlerken, kendilerinin devamlı yaptığı, tarz haline getirdiği ve başkalarını öyle gördüklerinde sinirlendikleri biçimde araç kullanan diğer araç sürücüsüne ilk ışıklarda camı açıp aynı ukalalık ve nev-i şahıslarına münhasır bir davranış yekliyle “geçmişinde araba yarışlarına mı katıldın, ne güzel kullanıyorsun sen arabayı” derken tariz sanatının tüm inceliklerini kullandığının farkında bile değildi..

Diğer araba kullanıcısının yanıtı ise net ve kendinden emin “dolmuşçulardan öğrendim” bu yanıtla gerçekler yüzüne bir tokat gibi vurulan, bu zeki çevik aynı zamanda ahlaklı da olmayan şoförün ağzından çıkan talihsiz açıklamayı yani daha doğrusu sözü söylemeye terbiyem müsade etmez, söylemeye zorlasam belki eder ama paylaşmaya etmez.

Bilmiyorum bu şoförler Ankara’da yöresel özellikler mi yansıtıyor yoksa bu beynelminel, kabul görmüş bir dolmuşçuluk jargonu mudur ?

Başta düşünün demiştim ama düşünseniz de yaşamak zorunda kalmayın…
(olay ve yazı bana ait olmadığı gibi cümlelerin devrikliği ve cümleler arası anlam bağlantısızlığında da sorumluluğum bulunmamaktadır. fail sezer‘e selam ederim..)

Ağustos 17, 2006

ne kadar da ben yazmış olmalıydım – 1

“Kollarım iki yana düştü. Bedenim akşam üstü rüzgarında uçsuz bucaksız uzanan tarlalardaki kurumuş ekinler gibi sallanıyor. Etrafımdaki sesler kulağıma aynı rüzgarla dans eden diğer başakların hışırtıları gibi geliyor. Gözlerim sarıyı bile görmüyor. Dilimde aynı tat, yine sanki aynı ilaç. Toprak kokusunu alamıyorum. Elimden hiçbirşey gelmiyor. Uzanıyorum ama dokunamıyorum, sesleniyorum ama duyuramıyorum.”

tkscientist döktürmeye devam ediyor. kendisinden siparişle post almayı düşünmeye başladım. alıntı yapıyorum mütemadiyen. iyisi mi kendi adıma yazıyım : )

Ağustos 6, 2006

altmışaltı

“Tarlanın ortasında duran korkuluk olarak yaptığım görev halen devam ediyor ama sanırım hasat mevsimi de sona erdi. Ekinleri biçtikleri günün kalabalığından sonra hiç eskisi gibi olmadı, ne kuşlar uğradı ne böcekler. Hasattan sonra dökülen ekinleri toplamaya gelen birkaç arkadaş teselli olmuştu ama onlarda yok artık. Şehrin ışıkları şu batan güneşle uzayan gölgemden daha uzak. Gece yine soğuk. Ben ise hala kararsız: gece yıldızlarla arkadaşlık yapmak mı güzel yoksa gündüz korkulan korkuluk olmak mı?”

ben yazmış olmak isterdim bu paragrafı. ben yazmışım gibi okudum hatta. ben yazmış olmalıydım. yoksa? hayır ben yazmadım. ama ne kadar da “ben yazmış olmalıydım”. yazının kendisi ve daha fazlası burada..

gökyüzünde ne çok yıldız var
biri parlak biri ürkek biri yalnız diğeri sanki burda

Ağustos 3, 2006

iyi uykular

iyi uykular da ne demek? uyuduktan sonra kötü olan ne..

Temmuz 31, 2006

Hep aynı hayalin peşinde bu yolculuklar, ne yollar biter ne hayaller tükenir.