Archive for Temmuz, 2006

Temmuz 31, 2006

Hep aynı hayalin peşinde bu yolculuklar, ne yollar biter ne hayaller tükenir.

Temmuz 19, 2006

altmışbir

doğumum başakların boy vermesine denk düşer, berekete rast gelir
başaklar gibi boy verip, bolluk saçıp, döküp tüm varımı, eriyecektim mum misali
karlar örttü kimi zaman yalnızlığımı ve bazen ansızın bastıran kırkikindi seline kapıldı umutlarım hüzünlerin arasında.
ve bir ömür yağmuru bekledim çatlayıp yarılan toprağın bağrında ben

ve bir temmuz sıcağı çalarken yüreğime
hiç bir yürek yanmadı bu gidişe…

sezer

Temmuz 17, 2006

altmış

atmış mı yoksa? sittin de mi altmış demekti? sevmiyorum bu rakamı. neyse böyle kalsın başlık : )

taaa eskiden, ilk bilgisayarımdaki 8X okuma hızına sahip acer marka cd-rom’umumun kızağında (tepsi demek istiyorum ben aslında) multi-tasking yazardı. niye bilmiyorum, hiç araştırmadım. bi yandan okurum bi yandan yazarım diyecek değil. o zaman cd-yazıcılar son kullanıcının kullanımı için uygun fiyatlara düşmüş değillerdi çünkü. neyse işte. mutlu taşkın diye okurdum bu multi-tasking ibaresini her seferinde. ve bunu esprilerimde kullanırdım. misal-i ala*; mutlu taşkın gibi adamsın..

* süper bir örnek anlamında olsa gerek..

Temmuz 14, 2006

ellidokuz

philips marka kulaklığım bilgisayarımın iç seslerini dinletiyor bana bir stetoskop edasıyla. alırken böyle bir özelliği olduğunu bilmediğim için epey şaşırdım pencereleri küçültüp-büyültürken düşen ııııığ ve yükselen ıııığ sesini duyduğumda. mouse hareketlerimi masaüstümü çiziyormuş gibi tiz ve cızırtısal bir ıııı ile, “yanıt vermiyor” durumundaki (not responding) pencerelerimin feryadını ise içine düştükleri acınası durum nedeniyle ağlıyorlarmış gibi sürekli incelen upuzun bir ıııııııııığ ile duyuyuyorum. bir de yükselen uzun ıııııığ var ki o bilgisayarımın azimle bir iş yapmaya çalıştığı anlamına geliyor. hadi koçum, aslansın sen, başarırsın bunu da diye gaz veresim geliyor.

Temmuz 13, 2006

ellisekiz

ihsan oktay anar‘ın puslu kıtalar atlası isimli romanı, osmanlı döneminde yaşayan” diyip romanın ana karakterinin ismini yazacak ve “etrafında gelişen olayları anlatıyor” gibi bir son verecektim cümleme. başladım ama bitiremedim çünkü romanın ana karakterinin kim olduğuna karar veremedim. başrol sürekli değişiyor ve kitabın kimi bölümlerinde uzun ihsan efendi, kimindeyse oğlu bünyamin ön plana çıkıyor. ve tabi başkaları da. anlatımın en çok bu yeni karakter oluşturma yönünü beğendim. yeni bir bölüme başlıyorsunuz ve yeni bir isim çıkıyor ortaya. hiçbiri sayfa dolsun diye oluşturulmuş karakter değil çünkü tüm bu isimlerin yolları kitabın ilerleyen bölümlerinde bir şekilde kesişiyor. kurgu yönünden 21 grams’a benzetirsem yanlış olmaz sanırım.. sırada efrasiyab’ın hikayeleri var..

21 grams diyince aklıma alejandro gonzalez inarritu geldi. bir de alejandro amenabar var, mar adentro‘nun yönetmeni. bu adamların filmlerine “adamın ismi süper, kesin iyi film yapmıştır” gibi önyargıyla yaklaşıyorum. hakkaten iyi film yapıyorlar ama.

neyse, unutmuşum ben blog yazmayı. daha fazla zorlamaya gerek yok..